SOYA SOSLU ANTRİKOT
IMG_0022 (2)

Bu sıralar bloguma gelen güzel yorumlar sayesinde pek bir mutluyum…
Bu blogu açalı neredeyse 2sene olacak ama aktif olarak kullanalı birkaç ay oluyor sanırım…
İlk tarifimi 26 Mart 2010’da (yemeklerin baş tacı Et Suyu) yazmışım.
Hem denediğim tarifleri paylaşmak, hem de benim için günlük değerinde olduğu için artık blogumu daha çok sever oldum.

Her akşam evlerimizde mutlaka yemek pişiyor ama blog için yemek hazırlamak, fotoğrafını çekmek ayrı bir zaman istiyor..
Benim için yemek yapmakta sorun yok, gel gör ki fotoğraf çekmeyi hiç sevmiyorum. Aslında fotoğraf çekmek en çok sevdiğim şeydir, ama yemek fotoğrafı ayrı bir konu ve bu da benim pek zevk aldığım bir şey değil maalesef.
Bazen iyi bazen kötü fotoğraflarla idare ediyorum artık 🙂

Blogda hiç et tarifi vermediğimi farkettim ve sevdiğimiz bu tarifi paylaşmak istedim.
Tarif “net 425g” kitabından alınmıştır. Benim en sevdiğim özenle hazırlanmış, tek tek denenip fotoğraflanmış, şahane bir yemek kitabı.
İçindeki çoğu tarifi denedim sayılır, hiçbir sorun da yaşamadım. Bu yüzden kesinlikle tavsiye ederim.

2 kişilik
Malzemeler
3 dilim antrikot (ince dövdürün)
2 diş sarımsak
3 çorba kaşığı soya sosu
2 çorba kaşığı ketçap
1 çorba kaşığı esmer şeker
2 kırmızı biber ya da farklı renklerde (renkli biber bulamazsanız salçalık kırmızı biber de olur)
1/2 çorba kaşığı mısır nişastası
1/2 çay kaşığı kimyon
5 taze soğan

et

Yapılışı
* Antrikotları 2 parçaya bölün, 6 dilim elde edeceksiniz.
* Tavaya zeytinyağı koyup, ezilmiş sarımsakları soteleyin.
* Etleri ekleyin.
* Soya sosunu, ketçabı ekleyip 10 dakika kavurun.
* Şeker, jülyen doğranmış biberler, mısır nişastası ve kimyonu ekleyip biberler biraz yumuşayana kadar pişirin.
( mısır nişastasını hemen karıştırın, topaklanmaması için)
* İrice doğranmış taze soğanları ekleyip, 5 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın.
* Taze çekilmiş karabiber serperek servis edin.

Share the joy

Written by Simge Çalışkan

Küçükken hep mutfağa girerdim, çok güzel yemekler yapardım..." diye cümleye başlamak isterdim ama benim hikayem maalesef böyle başlamıyor... Evlenince aç kalmamak için yemek yapmaya başladım, soğan ve sarımsaktan nefret eden bir insandım... Bu yüzden soğansız yemek yapma girişimlerim de oldu ama tatsızlıkla sonuçlandı. Böyle bir insanın aşçı olmaya kalkışması pek de tutkulu görünmüyor farkındayım. Ama evde her gün yemek yapınca aslında yemek yemesini ve yapmasını çok sevdiğimi sadece farklı tatlar aradığımı farkettim. Yeni kitaplarla değişik yemekler denedim, yedim, içtim... Daha sonra gazetede gördüğüm bir ilanla Mutfak Sanatları Akademisi'ne yazıldım. Gerçek mutfakta çalışmak nedir hiç bilmezken mutfağın enerjisine, hızına ve hatta o adamı öldüren stresine bile aşık oldum ve artık diplomalı bir aşçıyım..

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.