PARİS
IMG_0192
Paris güzel bir şehir, imkanım olsa da tekrar gitsek, hasret gidersek kendisiyle.
Ben görmeden aşık olmuştum bu şehre, gitmeden önce de olumsuz o kadar yazı okudum ki, hayal kırıklığına uğramaktan çok korktum açıkçası.
Kocaman caddelerini, parklarını, şirin kafelerini, çikolatacılarını, beyaz örtülü restoranlarını, her çeşit ürünü bulabildiğin marketlerini, kapı önlerine konmuş ikinci el kitap satan tezgahları, Fransızca’yı, tereyağını…. yakından görünce her şeyini daha çok sevdim Paris’in…
SADAHARU AOKI
IMG_0074
IMG_0174
Sadaharu’yu Cafe Fernando’nun yazıları sayesinde tanıdım, yoksa bilgi sahibi olduğum biri değildi, o anlatınca “bu kadar gelmişim buralara tatmadan da gitmem” dedim.
Pazartesi günleri burası kapalı haberiniz olsun.
Burada da çoğu şeyi tatmak isterdim ama maalesef sadece çikolatalarından aldım, hemen tüketilmesi gerekmediği için.
Böyle çikolataları yediğim zaman “biz normalde ne yiyoruz” demeden edemiyorum, gerçek çikolata tadındalar…
IMG_0767
Kendime hediyedir…
IMG_0770
İçinden çıkanlar ise yemelik değil sonsuza kadar saklamalık sanki..
Kutudan çıkan bu çikolatalar sırasıyla, yabanmersini, karamel, frambuaz, kahve, çilek, portakal, passion fruit, limon, wasabi, bambu, earl grey ve hindistan cevizi..
Limon, çilek, portakal ve passion fruit favorilerim oldu.
PIERRE HERME
IMG_0186
IMG_0188
Reçel kavanozları, belki bunlardan da bir tane alıp getirebilirdim ama hiç aklıma gelmedi…
IMG_0202
Bu şahane tadı anlatmamın imkanı yok, yerken kendimden geçtim diyebilirim.
Alt kısmı ağızda dağılan bir tart, üstü ise kaymak gibi bol kahve tadında bir krema…
Eğer Pierre Herme’ye giderseniz macaronlarının dışında diğer tatlılarından da mutlaka deneyin.
Paris 2 (3)
En sevdiklerim Creme Brulee ve Passion Fruit ile yapılan macaronlardı…
 
IMG_0189
Sanırım ben bu çikolataların bu tatlıların lezzetlerini unutana kadar kolay kolay bir şey beğenmem.
IMG_0190
Küçücük bir dükkan zaten Pierre Herme, iki kere gittim ve ikisinde de içerisi çok kalabalıktı.
2012_10_22
Pastane gezisini bitirdikten sonra metroya binerek Montmartre‘ye doğru yola koyulduk. Burada Sacre Coeur’a çıkan yokuşta üzerinde Paris yazan her türlü hediyelik eşya satan dükkanlar var, diğer yerlere göre buradaki ürünler hem daha güzel hem de daha ucuzdu, alışverişinizi buradan yapabilirsiniz.
IMG_0223
Sacre Coeur
 
Sacre Coeur’u gezip, etrafında biraz soluklandıktan sonra kiliseyi arkamıza alıp sola doğru Montmartre sokaklarında yürümeye başladık, buralarını da çok sevdim.
IMG_0249
IMG_0253
Paris’te tam bir Paris’li gibi gezeceğiz ilkesiyle, yine biraz dinlemek için yolumuzun üzerindeki bir kafede oturup, çayımızı içtik.
Yol boyunca bize hediyelik eşya dükkanları, butikler, kafeler, çikolatacılar, peynirciler, sattığı deniz ürünlerinde aklımın kaldığı bir dükkan eşlik etti.
IMG_0237
Montmartre merdivenleri
Yolun sonunda merdivenlerden aşağı inerek de Moulin Rouge‘a vardık.
IMG_0268
Moulin Rouge
Bu sokağın da sağında solunda fotoğraf çekilip çektikten sonra Galeries Lafayette‘e doğru yola çıktık.
Burayı görünce anladım ki, böyle büyük bir yer bir tek günde gezilmezmiş, benim de mağaza mağaza gezecek vaktim yok.
Hem içerisi inanılmaz kalabalık ve havasız, zevksiz..
Zaten şehir o kadar güzel ki, zamanımı kapalı yerlerde kalarak harcamak istemiyorum.
Gelme nedenim de buranın gurme katını gezmekti, hemen oraya doğru gidiyorum.
Kadın ve erkek olarak iki bina şeklinde burası, gurme katı ise erkek kısmında…
Her şeye ” a bu neymiş, a bunu da alalım, a bu nerde kullanılıyor ki” yorumlarını yaptıktan sonra biraz dinlenmeye karar veriyoruz.
Bu kat içinde de yemek yenilecek yerler var ve biz şans eseri çok şahane bir ekmekçi keşfediyoruz.

Eric Kayser kendisi zaten ünlüymüş, tanımış olduk, buradan zeytinli ve kurutulmuş domatesli ekmekten yapılmış bir sandviç alarak yanında mis gibi bir çayla yedik. Paris’te başka şubeleri de var, denk gelirseniz mutlaka öğle yemeğinizi burada yiyin.

Bu markette neler olduğuna gelince kısaca,
Çeşit çeşit hardallar,
IMG353
IMG346
Görünce Bugs Bunny’i hatırlatan havuçlar
IMG345
Mini salatalıklar
IMG347
Bu kabukların içindekilerin salyangozla ilgisi yok, marketi gezerken gördüm ki, kavanoz içinde bu kabukları ayrı satıyorlar, siz içine bir dolgu malzemesi hazırlayarak koyuyorsunuz.
Çeşit çeşit zeytinyağları (tabiki aldım), çeşit çeşit makarnalar (onlardan da aldım), çeşit çeşit çikolatalar, bisküviler, elimde olsa her şeyi alacaktım.
Elimde olsa eric Kayser’dan ekmek alıp, tereyağımı da alıp evime öyle dönecektim.
LA FERRANDAISE
IMG_0293
 Sıra geldi günün en güzel kısmı olan akşam yemeğine otelimize çok yakın olan bu yere rezervasyon yaptırmadan geldiğimiz için biraz ayakta beklemek zorunda kaldık.
İçerisi çok kalabalık, hem de çok küçük.
Loş ışıklı, her yerde olduğu gibi içiçe masalar ve duvarlarda inek resimleri, sevimli bir Fransız mekanı.
Burada 34euro’ya başlangıç, ana yemek, tatlı ya da peynir tabağı alıyorsunuz.
Ama ana yemeklerde de başlangıçlarda da çeşit bol…
Bizim gibi az yiyen insanlar için böyle menüler biraz zor oluyor ama yine de çok şey tatmış oluyoruz.
Yemeklere gelince
IMG354

Cremeux de choux fleur, oeuf bio poche, copeaux d’andouille a la plancha
Creamy cauliflower, poched organiz egg, chip of andouille
Gayet anlaşılmaz bir yemek değil mi…
Karnabahar çorbası içinde poşe yumurta (çılbır gibi)
Sanki çok uyumsuz ve tadı kötü bir yemek gibi geliyor insana ama kesinlikle çok lezzetli, zaten çorba delisi biri olarak sıcak bir sey hasreti kurarken bu çorba beni inanılmaz mutlu etti.
Yalnız bu çorbanın tek sorunu içinde domuz parçaları olması yani domuz yemiyorsanız eğer andouille diye bir şey görürseniz uzak durun. Kendisi domuz, sarımsak ve soğandan yapılan bir tür sosismiş.

IMG355

Fine tarte de poivrons, courgettes et ricotta, pomme râpée au curry
Fine pie pepper, zucchini and ricotta, grated apple curry
Eşimin şansına güzel bir başlangıç düştü, bol sebzeli ve ricotta peynirl, bir başlangıç

IMG356

Pièce de bœuf 180g, polenta aux herbes fraîches
The 180 g piece of “Ferrandais” beef, polenta with fresh herbs
Bana sormayı unuttular ama genelde “etinizin nasıl pişmesini istersiniz” diye bir soru geliyor, olması gereken az pişmiş aslında ama herkes bu şekilde yiyemiyor.
Rare – Az Pişmiş
Medium Rare – Orta az
Medium – Orta pişmiş
Medium Well – Orta iyi
Well Done –  İyi pişmiş
Senyon – Az pişmiş, kanlı

IMG359
IMG360

Sauté de veau de lait à la tomate, olives et origan riz pilaf
Sauted of “Ferrandais” suckling veal tomatoes, olives and oregano rice pilaf
Suckling süt danası demek (yemese iyi olurdu bence ama neyse) eşim bu yemeği yerken çok mutluydu, tel tel dağılan bir et, güveçte hafif ateşte uzun süre pişmiş. Özetle çok lezzetliymiş diyebilirim.

Ve nihayet yemeğin sonunda geldik, tatlı..

IMG361

Figues rôties au miel, moelleux d’abricots secs, glace mascarpone
Roastes figs with honey and dried apricots, mascarpone ice cream
Fırınlanmış incir, sadece bu…
Ama o kadar ağır yemekler yiyorlar ki, şu basit sadece fırınlanmış sıcacık incir ve yanında gelen dondurma inanılmaz güzeldi diyebilirim.

IMG362
O kadar yemeği yiyip, üzerine bir şişe şarabı da devirdik, ayrıca bugün yani o gün bizim evlilik yıldönümümüzdü kutlu mutlu olsun yeniden..
Burada ingilizce menü var. Çok bilmeseler de garsonlar ingilizce konuşuyorlar.

La Ferrandaise
8, rue de Vaugirard, 75006 Paris
Station Metro- Odeon-Cluny Sorbonne

Pierre Herme
185, rue de Vaugirard, 75015 Paris

Sadaharu Aoki
35, rue de Vaugirard, 75006 Paris

Share the joy

Written by Simge Çalışkan

Küçükken hep mutfağa girerdim, çok güzel yemekler yapardım..." diye cümleye başlamak isterdim ama benim hikayem maalesef böyle başlamıyor... Evlenince aç kalmamak için yemek yapmaya başladım, soğan ve sarımsaktan nefret eden bir insandım... Bu yüzden soğansız yemek yapma girişimlerim de oldu ama tatsızlıkla sonuçlandı. Böyle bir insanın aşçı olmaya kalkışması pek de tutkulu görünmüyor farkındayım. Ama evde her gün yemek yapınca aslında yemek yemesini ve yapmasını çok sevdiğimi sadece farklı tatlar aradığımı farkettim. Yeni kitaplarla değişik yemekler denedim, yedim, içtim... Daha sonra gazetede gördüğüm bir ilanla Mutfak Sanatları Akademisi'ne yazıldım. Gerçek mutfakta çalışmak nedir hiç bilmezken mutfağın enerjisine, hızına ve hatta o adamı öldüren stresine bile aşık oldum ve artık diplomalı bir aşçıyım..