MORITO

Sevgili baylar bayanlar,

Bu kızınız artık evde pek yemek pişiremiyor ama aç kalacak değil elbet yiyip, içiyor. Şimdi duyan da her gün dışarda yemek yediğimi zannedecek öyle değil tabii, ben bir gün dışarda yesem ikinci gün tarhana çorbası diye ağlarım. Birde yemek konusunda o kadar takıntılıyız ki yeni yer denemekten ödümüz kopar beğendiğimiz yere bin kez gideriz. Ben “gittiğim yerleri bloga yazsam ya” diye aklımdan geçirdim ama 11 aydır toplasan 5 farklı yerde yemek yemişizdir, hepsi de gitmeye değer yerler  bu yüzden herkese bir faydam olsun diye yazıyorum.

Şimdi İngiliz Mutfağı yok diye küçümserler bu milleti ama olmaması vallahi iyi, o kadar çeşitli ve iyi yerler var ki burada İstanbul’da bulmanız mümkün değil. İtalyan desen iyiler var, İspanyol desen Morito zaten ana konumuz burası yazacağım, Fransız mutfağı bol ama henüz denemedim, Türk bildiğim Babaji var ben denemedim ama eşim mükemmel demedi -bence bu da ayrı bir problem ben bilmiyorum bilen varsa yazsın iyi bir Türk restorantı- Peru Mutfağı çok meşhur ve gerçekten çok iyi bir yer var onu da yazacağım.

Böyle işte Uzakdoğu, Hint ne ararsanız var. Mesela İstanbul’da Eataly’e gittiğiniz zaman “eh işte” diyorsunuz ama burada “Mercato Metropolitano’ya gittiğinizde “süper” diyebiliyorsunuz. Neyse şimdi İstanbul’da ki mekanları eleştirmek istemiyorum ama çok doluyum ona da sıra gelecek .

Morito’ya gelecek olursak, ben burayı ilk önce Yotam Ottolenghi’nin instagram sayfasında görüp not almıştım. Kendisi benim hayran olduğum bir şef olduğu için tabii önerileri de ayrı bir önem taşıyor. Gel gelelim bir türlü rezervasyon yaptırıp da gidemedik. Sonra Tuba Şatana instagram hesabında Morito’yu paylaştı, bundan sonra iyice merak etmeye başladım. En sonunda -aradan epey zaman geçti tabii- eşim cuma akşamı Morito’ya yer ayırtabildim diyerek eve geldi.

Yani demem o ki rezervasyon şart, hem de öyle bir gün öncesinden değil, turistik gelip de fazla vaktiniz yok ise bir hafta öncesinden yerinizi ayırtın.

İspanyol Mutfağı’nı bilenler bilir ki Türk damak tadına çok uygundur, Morito’da da uygun fiyata inanılmaz lezzetli yemekler yiyebilirsiniz. Fiyatlar 7-9 pound arasında değişiyor ama tapas olduklarından porsiyonlar tabii ki kocaman değil. Birkaç çeşit söyleyince fiyat biraz artıyor ama buna değer. Bence fiyat ve kalite kesinlikle orantılı.

Pan Con Tomate 4.5 pound / İnsan şunu görünce evde de yapılır bu diyor ama şimdiye kadar evde denediklerimde aynı lezzeti bulamadım. İspanya’da yediklerimden farkı onlar kızarmış ekmeğe sarımsak da sürüyorlardı, leziz.

Padron Peppers 4.5 pound / Bunlarda domatesli ekmekler gibi klasik, yemeden İspanya Mutfağı’nu tattım demeyin. Kesinlikle deneyin.

Slow cooked rabbit , red wine, cinnamon & orange 7.5 pound / Ben tadına baktım yoğun portakal tadında ağızda dağılan bir etti ama tavşan yahu bu yenmez ki

Smoked fish roe with fried celeriac, crudites and flatbread 7.5 pound / Gönlümün birincisi bu tabak olabilir, bu ekmekler bize yetmez daha çok ekmek daha çok ekmek diyen o iki kişi bizdik, bandıra bandıra yedik. Crudites dedikleri turplar fish roe ise havyar balığın tadını kereviz çok güzel dengeliyordu, bayıldım.

Deep fried mussels with pine nut tarrator 8 pound

Fried aubergines, date molasses & feta 7 pound / Bu tada yakın patlıcanları evlerimizde de yapıyoruz neden sipariş verdik de başka bir şey yemedik diye birazcık üzüldüm açıkçası. Sos muteşemdi benim gibi tatlı tuzlu tatları seviyorsanız eğer.

Baklava, damson & yoghurt ice cream 6 pound / Menüde zaten üç tane tatlı vardı, biz sadece baklava nasıl gelecek acaba diye merakımızdan sipariş verdik. Baklava yufkasından çok yemişler ön plandaydı, tadı çok şerbetli değil ve ekşi dondurma ile süperdi.

Menüye gelince haftalık değişiyor. Smoked fish ve deep fried mussel her zaman yok ama diğerlerini bulmanız mümkün.

 

Morito

Adres: 195 Hackney Rd, London E2 8JL

Tel: 020 7613 0754

 

 

 

 

 

 

Share the joy

Written by Simge Çalışkan

Küçükken hep mutfağa girerdim, çok güzel yemekler yapardım..." diye cümleye başlamak isterdim ama benim hikayem maalesef böyle başlamıyor... Evlenince aç kalmamak için yemek yapmaya başladım, soğan ve sarımsaktan nefret eden bir insandım... Bu yüzden soğansız yemek yapma girişimlerim de oldu ama tatsızlıkla sonuçlandı. Böyle bir insanın aşçı olmaya kalkışması pek de tutkulu görünmüyor farkındayım. Ama evde her gün yemek yapınca aslında yemek yemesini ve yapmasını çok sevdiğimi sadece farklı tatlar aradığımı farkettim. Yeni kitaplarla değişik yemekler denedim, yedim, içtim... Daha sonra gazetede gördüğüm bir ilanla Mutfak Sanatları Akademisi'ne yazıldım. Gerçek mutfakta çalışmak nedir hiç bilmezken mutfağın enerjisine, hızına ve hatta o adamı öldüren stresine bile aşık oldum ve artık diplomalı bir aşçıyım..

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.