BRÜKSEL LAHANALI PİLAV

Bugün günlerden Pazartesi yani Etsiz Pazartesi ne yapıyoruz et yemeyip nohut yiyoruz, pilav yiyoruz… Bu yaşıma kadar etleri yedim yedim, şimdi de kalkmış “bir canlıyı nasıl yiyebiliyoruz ki” diye sorgulamaya başladım neyse bu konulara hiç girmeyelim. Çok fazla et tüketmemek hem bedenimiz hem de dünya için daha faydalı unutmamak da fayda var, en azından çok sık tüketmeyerek bunu yapabiliriz.

Kızarmış Pilav (Fried Rice) diyebiliriz buna aslında  ben  vegan olmasını istediğimden içine yumurta da koymadım, böyle çok daha hafif oldu. Ana yemek olarak da tüketilebilir, hem artan pilavınızı da değerlendirmek için şahane bir tarif.

 

Malzemeler

1/2 su bardağı basmati pirinci

1 su bardağı su

1 tatlı kaşığı tereyağı

1 kırmızı biber

1 soğan

1 diş sarımsak

300 gram brüksel lahanası

1 çorba kaşığı soya sosu

 

Yapılışı

  •  Yarım su bardağı pirinci iyice yıkadıktan sonra tencereye koyun.
  • Üzerine 1 su bardağı soğuk su, tuz ve bir kahve kaşığı tereyağı koyup önce yüksek ateşte su kaynadıktan sonra da kısık ateşte pişirin.
  • Altını kapattıktan sonra dinlendirin.
  • Brüksel lahanalarını biraz yumuşayana kadar haşlayın.
  • Isınmış bir tavaya bir çorba kaşığı zeytinyağı ekleyin.
  • Küp küp doğranmış soğan ve kırmızı biberi soteleyin. Brüksel lahanalarını ekleyin.
  • Ezilmiş bir diş sarımsak ve soya sosunu ekleyip lahanalar hafif kızarana kadar pişirin.
  • Haşlanmış pirinci ekleyip iyice karıştırın.
  • İsterseniz sarımsak ve soya sosu miktarını arttırabilirsiniz.

 

 

Share the joy

Written by Simge Çalışkan

Küçükken hep mutfağa girerdim, çok güzel yemekler yapardım..." diye cümleye başlamak isterdim ama benim hikayem maalesef böyle başlamıyor... Evlenince aç kalmamak için yemek yapmaya başladım, soğan ve sarımsaktan nefret eden bir insandım... Bu yüzden soğansız yemek yapma girişimlerim de oldu ama tatsızlıkla sonuçlandı. Böyle bir insanın aşçı olmaya kalkışması pek de tutkulu görünmüyor farkındayım. Ama evde her gün yemek yapınca aslında yemek yemesini ve yapmasını çok sevdiğimi sadece farklı tatlar aradığımı farkettim. Yeni kitaplarla değişik yemekler denedim, yedim, içtim... Daha sonra gazetede gördüğüm bir ilanla Mutfak Sanatları Akademisi'ne yazıldım. Gerçek mutfakta çalışmak nedir hiç bilmezken mutfağın enerjisine, hızına ve hatta o adamı öldüren stresine bile aşık oldum ve artık diplomalı bir aşçıyım..

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.